Benden banane...

Buraya yazılanlar şiir değildir, pesimist bir ölümlünün med cezirlerini alt alta anlatma şeklidir. He! Olur ya bazen karşınıza yanlışlıkla bir ahenk çıkar ya da bir kafiye, bir imge, bağışlayın! Tesadüftür.

Name:
Location: Türkiye

Murat Makara hayatını sanat yönetmeni olarak kazanır, yıllardır karikatür çizer, şiir yazar (eskisi kadar olmasa da), okur (10 yıl öncesi kadar olmasa da), düşünür (camus kadar olmasa da)...

Saturday, January 20, 2007

adı yok7

yangınlar körüklemekti işim
dağlar yaratmak
bomboşluğa bir fırsat daha vermek
susan insanlar sevmek
kül biriktirmek
güne isimler vermek
yakmak için şiirler yazmak
anne yüzleri ezberlemek
sonra sahra geldi
ciğerlerim toz duman doluydu
ellerim sahibini özlüyordu
ayaklarım patikaları
gitmem cennettide
o da başka bir cinnete kaldıydı
arkamdan sahra da gelecekti
öyle dediydi
bize hanımeli kokularından
bir gelecek çizecekti
ve sorsalar baban kim diye senin
ufuk çizgisiyle ip atlayan adam diyecekti.

....

MM

adı yok6

fondip en eski kiracımdı benim
yorulunca sohbet sessizlik beklenir
ve yüzlerden sarkan gülücük gibi
bir duanın gerçekleştiği an kadar
yaşamın ağırlığını sırtlandığını
kabullenir susarsın
iyi ki varsın.

hasret çekmek en iyi ev arkadaşımdı benim
bir sokak çocuğunun zamanla
yalnız sokak kalması kadar iğrenç
bir sevginin yürekle beyin arasında
pazarlanması gibi doğal
yaşanıyor
yaşanacak yaşanmasa olmayacak
iyi ki çoksun.

usulca ve tertemiz iniyor gece
bulutların alışıldık bahar yenilgisi pencerede
ve sanki bir ağaç bir insan bir tuğla daha konsa
bu şehir taşıp evrene savrulacak.
belki yıllar oldu alamıyorum yüreğimi
ezilip sıkışıp burkulmasına ona buna
bir şeyler yapmak mı?
ona da gülüp geçmeyi öğrettim kendime
iyi ki yoksun.

MM

adı yok5

beyinimi kerbela ettin sevdiğime
yüreğimi sahra
büyüdü usul usul çocukluğum
kurutulmuş vapurlara döndüm.

anıların rıhtımında
çürümeye bırakılmıştır her sevda
aslında üzmemeli bu sizi
her gece bir sokak çocuğu
uğursuzluklardan kaçıp
tatlı uykulara dalıyor sancak tarafında.

çürüyen sevdalardan
çerkes hançerleri yapılır
onlar bir yüreğe girdiğinde
iki yürek susuverir
kan değil kum saçılır yerlere.

MM

adı yok4

kırbacın köreldiği yerde yaşım
aşkı hep düş kırıklığına uğrattım
taşıdığım yürekti kimi zaman
kimi zaman sevgilime sunulan plastik bir erguvan
baharı kararsız ben yapmadım ama
kırlangıç yavrularını gizlemedi benden
arsız rüzgarı aldırışsız eden de ben değildim
bildiğim şiir yazan insanlardan bize kalan
"kartala dönüşün" dür ki
ben bunu yüzyıllarca kapılarınıza yazdım.

ey dünya senin yüzün suyun hürmetineyim
tortusunu hiç dindirmedim yaşamımın
kızıla bulansa yüzüm bir şey bekledim
yanlıştı belki ama
ben hep çatık kaşlar bana çevrildiğinde sevindim
yüzümde bir de her duygunun bileşkesi
gözlerime güvendim
onla ele verdim kendimi seni onla sevdim.

bir kadına bunları anlatmanın
arkeolojik bir kazıda
öpücük bulmak kadar zor olduğunu anladığım gün
allahsızlığımdan da vazgeçtim.

MM

adı yok3

suya susuyorum artık ey hayat
canavar düdüklerini söktüm ruhumdan
aşkı senle mayaladım ya
birazdan çakallar su içmeye iner odama.

artık girdabına yaprak bırakıyorum yalnızken
nar çalıyorum dişlerimi çürütüyorum
seni ararken hani
insanları telaşlandırdım ya
bir çerkes düğünü borçlusun bana unutma.

MM

Sunday, January 14, 2007

adı yok2

o zamanlar şehrazat
yağmur sularında oynayan bir çocuktu
aşka aşık sefiller büyütürdü dünya
ve cellat ustaları
gözleri yok olan ustalaştıkça.
kutsal insan masalları dinleyip
dindirilen bir öfkeydim her zaman
bir yanım dünya idi; ki koca gözlü
bir dağ kızı sevmiştim
bir yanım senin reva gördüğün bendim.
gecenin ortasında durmayı sevdim
sabahı beklemeyi, düş örmeyi,
ekmek pişirmeyi, üzüm ezmeyi,
kendime küsüp insanlar bağışlamayı...
adım deliye çıktı
bana güvenmeyen benden kaçan şah oldu
mat oldum, hoşuma gitti
koca gözlü dağ kızı bana küstü
aşkla avundum, kumlara karıştım
yakamoz döktüm, yüreğime dağ bastım,
gözlerime lav, dünyaya şaştım.

korkumu temizleyip
ruhumun labirentlerini bozdum.

MM
1999

adı yok1

hasret mektuplarında ihanet mürekkebi
kullanan, sisli yüzlere el süren ben
verilmiş sözler toplamıyım
tutuşturulmuş anılar sanığı
beni bilen, yorulduğumu da bilir
ve içimdeki istasyonun bekleme salonunu...
beklenmem bu yüzden.
bunca can acıtan bir anı olmamda
devşirme bir şair olduğumu öğrenmemin de payı var.
yüreğimin cam sığırcıkları
gidin artık öteki bahara kadar
dallarını yeni budadım doyumsuzlukların.

çocuklar büyüdükçe
o ivme acı veriyor gölgeme
taş taşıyanlar bile almıyor selamımı
gecikmedim aslında öyle zannediyorum
dağların, gökyüzünün ve çiçeklerin
bir anlamı olduğunu öğrenmekte.
o sensen, halen neden buradasın
bak çocuklar büyüyor
gülünç oluyor gövdem
sokaklarda sürtmekten
artık gitmelisin, gitmeli
buluttan olma bir musalla taşı bulmalı.

ki gülüyorsan şu an, birilerini şahit et buna
zamanla değil çünkü, birden unutuluyor insan.

MM
2000

Aşk Dedim, Aşk...

gri bir gökyüzü çoğalır bizim evde bildim bileli
babam nikotine inat yaşar, anam babama inat
kardeşim bir fidan... arka odada büyür güneş istemeden.
aptal bir aşığın yolduğu çiçekler
biraz daha uzun yaşasın diye icat olan vazolar
bizim evde plastik aslanağızları ağırladı yıllarca
aptal bir aşık olamadı çünkü hiç babam.
ben aklımın yağmalanan meydanlarını
gizleyerek yaşadım, rötarlıydı akıl ama
yine de kaçırdınız derdim, başımdan savardım.
adını ben koysam "geceleri bekleyen sokak" derdim gözlerine
delisi olurdum.
bir tek ben vermiştim zaten adını polise
aşk dedim, aşk, aşk.

MM
1999