Benden banane...

Buraya yazılanlar şiir değildir, pesimist bir ölümlünün med cezirlerini alt alta anlatma şeklidir. He! Olur ya bazen karşınıza yanlışlıkla bir ahenk çıkar ya da bir kafiye, bir imge, bağışlayın! Tesadüftür.

Name:
Location: Türkiye

Murat Makara hayatını sanat yönetmeni olarak kazanır, yıllardır karikatür çizer, şiir yazar (eskisi kadar olmasa da), okur (10 yıl öncesi kadar olmasa da), düşünür (camus kadar olmasa da)...

Friday, May 18, 2007

yalan...belki...kimbilir.

cesur sandığınız aşklar artığıydınız
bu yüzdendi suretinizin gevezeliği öyle mi?
yalan...

bizim keşkesiz hayatımızda
aşk sadece biz gibi kaldı
gözlerimizin masalıydı bu
belki...

acımak diye bir oyununuz vardı
ebesi hep siz olan öyle mi?
yalan...

bizim vicdan diye bir döşeğimiz vardı
herkes en az bir gece orada sabahladı

belki üşüyorsunuzdur şimdi
dokunulmamaktan kimbilir
bir soluğun sizi dünyadan koparışını özlüyorunuzdur
kılınızı bile kıpırdatmadan

biz mi?
halen siz de duruyoruzdur belki
yaşamınıza yaldızlı zaferler katmak için
kimbilir...

korku

korkuyorum ama yenilmekten değil, artık başımı yastığa koyarken bir köpek sesi duymaktan, beni çağıran... " heyy aşkın küçük kayığı günlük hayata çarpıyor" diyen şairi anımsamaktan... ahali beni eşgalini tanımlayamadığı biri biliyor hatta bazen sevdiklerimin bile emin olmadığı biri olmamdan da değil korkum... kül rengi, kadmiyum kırmızısı bir yalnızlığın ellerimi kollarımı bağlamasından korkuyorum... mananın çürüyen gövdesine dokunalı ne kadar oldu bilmiyorum ama kime anlatsam sıkıcı geliyor ve gelecek biliyorum... bundan da korkuyorum... susuyorum... çetrefilli bir iş bu, içindeki korku labirentlerini yıkarken ve buyken tedavin, daha sıkı, daha dürüst, daha insani bir şey sunmasından hayatın... aşk gibi... bundan hep korktum...
kibrimle erdemim sıkça rakı masasına oturup mangalda kül bırakmadı, görenler bunu soylu bir çaba sandı ama değildi... ben sadece yazgımın değişebilirliği üstüne kehanetlerde bulunuyordum, bundan da çok korktum, yine de yaptım. beni ben diye değil de akıllarinda ki murat bilsinler diye... bu ben olmasam tutunduğum dalı da koparacak olan benim onu da biliyorum. yorulur muyum... belki... işte bundan felaket korkuyorum...

gül yılan

içime gül birikti
dışıma diken
dilimde yaz var
sözümde yılan

ne yana dönsem
içten bir nasihat
haline şükreden

hadi! gitmeliyiz gövdem
baksana
ne içim bağışlatıyor yılanı
ne dilim gülümsetiyor dikeni

alınmıyorsa gün içindeki aşk sözüme
buna da şükredelim
gelmese de içimize davet edelim
gitmeleri kalanlara özletelim

belki biri çıkar içinden gelir
yazgımıza ortak olur
içimizde kılıçtan geçirilmiş bir çocuk ölür
kimbilir?

şubat-temmuz

Wednesday, May 09, 2007

......

keşke türküleriniz gibi yaşasaydınız, çocuklarınız gibi sevseydiniz, düş tarlalarınıza savrulan bir gülücük olsaydı her yeni gün... aslında bu şehrin bütün polisleri biliyor bir firari olduğunuzu ama aşka bırakıyorlar haddinizi bildirmeyi. bildiniz mi peki?
bi bilseniz eminim mutlu olurdunuz ben de tam...

Friday, May 04, 2007

,

ay buluta kavuşmayı ne kadar istiyorsa o kadardı, yalnızlığımın çığlığını duyurma çabası. yoktunuz ki siz, olmanızı ne kadar istesem de. sedef izler bırakan gövdem bir yağmurun başlaması kadar olan ömrüne alışıktı, unutulmaya da, silikleşmeye de, ihanete de...
alışıktı diyorum ya boşversenize, kim alışır ki kendinden başka herşeyde, herkeste olmayı maharet bilen...korku-yorum da galiba.

bir gece mayıs2007