Benden banane...

Buraya yazılanlar şiir değildir, pesimist bir ölümlünün med cezirlerini alt alta anlatma şeklidir. He! Olur ya bazen karşınıza yanlışlıkla bir ahenk çıkar ya da bir kafiye, bir imge, bağışlayın! Tesadüftür.

Name:
Location: Türkiye

Murat Makara hayatını sanat yönetmeni olarak kazanır, yıllardır karikatür çizer, şiir yazar (eskisi kadar olmasa da), okur (10 yıl öncesi kadar olmasa da), düşünür (camus kadar olmasa da)...

Monday, April 23, 2007

Aşk aş eriyor duydun mu?

elinde bir tespih boncuğu, yüzünde bir kan tanesi, şükür ve isyanla geçen akşamüstleri, kendine küsen, zalim bağışlayan bir ben, neyin soluğuyum ki? adını sen koy, ipini çek, hediyesini ver, zakkum ye, erik reçeli yap, düş ör, balık azad et, yenilginin tapınaklarında bileklerini kurban et, suskunluğunu bas onlara, küskünlüğünün berraklığını bulandır, kim duyar ki deme be, kimse duysun diye değil bunlar... aşk aş eriyorsa ve sen hep sen kalmayı denediysen, kirlenmenin paçalarına bulaşmasını takma.
rakıyla arın, şerbetle geç kendinden, kahrol emi, gül ol, sevdiğine bir kokun ol...insanı seccade yaptıydım önüme, aşkı kıble bildiydim, ar biriktirdiydim, susuzluğumu ve aşkı, kurtuluş sandıklarımı ve köprüleri çoğalttıydım, zorbalardan çok kendine düşmanların şehrine pek yakıştım. gece olmaya görsün, yağmur yağmaya, aşk elini uzatmaya, boydan boya yenilgi oluruz. kibrimiz de küskün bize, gururumuz da, aşka dalkavuk olduk ki, barışırsın işte bestenigar ezanlarıyla...
güneşe göz kırpmasını bilen adam, aşkta vardır sende yok, seni yatakta mutlu eden adam sende vardır, kendinde yok... aşkı nihavent, günü ağıt olanlar böyledir bağışlayın emi ve yalnızken aşkın şavkını umursamadan bir kadehten alıp bir kadehe sunarlar kendilerini. bir başka ben ararlar, her öptüğü kadında bulaşacak kendine, öyle ölmek isterler, suyun öyküsünü, gecenin sırlarını bilip de yaşamak bir tek onlara nasip olur ki onları da öldüren budur...
aşk bir savaşsa, onlar ölü soyucudur, yüreklerinde ne soluklanacak bir vaha kalmıştır, ne lüzumlu bir çift laf. bu cümle onlara kızgınlığımdır, bana... ne gitmem gereken zamanda düştüm yollara, ne olmam gerekende buralardaydım...
işte bundan, bomboşluğa sıkı sarıl, adın ilerde bunla anılır, alış, alıştır, sabret, şükür kapılarını çal, sevda yalaklarında oyna, kır çiçekleri topla, adın ilerde bunlarla anılır. ey şehir! jiletlere borcu ödenmiş gölgem senindir. ey gölge! tanıdık banklara sürün, alışılmadık sokaklarda sürün, yarısı yalnızlık olan bir kasımda... ve sen kasım, çağlardır süren bulantını bastıracağım, kendimi anlatacağım, yenileceğim yine, bulaşıcı aşkalarından da fena...

MM
2007

0 Comments:

Post a Comment

<< Home